İki gün önce kendimi beğenmediğimi düşündüm.
Fotoğrafımı çektim.
O meşhur uygulamalardan birinde güzelleştirdim.
Afet oldum, diyorlar ya hani.
O ne demekse…
İki gün sonra Döne Teyze geldi.
Orta yaşlarında, yorgun bir kadın.
Kocasının ona yaşattıkları, aynalardan vazgeçirmiş.
“Saçlarımı kes,” dedi.
Kestim.
Sanki kendi saçlarımı keser gibi…
Senin bir zamanlar benim saçlarımı kestiğin gibi.
Senden bahsedilince kaçıyorum.
O an, içime bir şey oturuyor.
Gitmek istiyorum.
Varlığın mı daha çok acıttı beni, yokluğun mu… bilmiyorum.
Ama seni özlüyor muyum?
Onu da bilmiyorum.
Canım yanıyor mu?
Emin değilim.
Ama üzülüyorum.
Çünkü daha başka bir geçmişimiz olabilirdi, biliyorum.
Bana şimdi sorma, ne hissediyorum bilmiyorum.
Güzellik algım saçlar mıydı, yoksa birinin gözlerime nasıl baktığı mıydı?
Bilmiyorum.
Ama bugün, bir kadının saçlarını keserken,
Kendi içimde bir şey rahatladı.
Kopardım.
Yenilendim.
O uygulamaları tekrar kullanır mıyım bilmiyorum…
Ama kendimi olduğum gibi kabul etmek,
Kendimle barışmak,
İnan bana—hafifletti.
Hayatımdaki herkesi çok seviyorum.
Geçmişimle beni barıştırma yolculuğuna farkında olmadan eşlik ettikleri için.
Bana gösterdikleri için, istemeden aynalık ettikleri için.
Ve işaretler…
Sanki ardı arkası kesilmiyor.
Bugün payıma düşeni aldım.
Bugün teşekkür etmeyi öğrendim.
Sessizce, içimden.