Facebook hikayelerime bakarken o onun paylaşımlarını incelerken buldum kendimi.
Yapılan yorumları didik ettim.
Kıskandım.
Ya da kıskanmaya başlıyordum bilmiyorum.
Kıskançlık anında kendim olamıyorum umursamaz tavırlarının içinde buluyorum kendimi.
Sonra üniversite yıllarından bir resim paylaştı bir satranç masası onunla birlikte o oyunu oynayan bir arkadaşı.
Ve altına yorum yaptım.
-Hocam şah çekecekken mat olmuşsunuz gibi çıkmışsınız dedim.
Bu tür saygısızlıkları sevmediğinden yorumumu sildi.
Sonra benden bir resim.
-Biraz kırıldım ama iyiyim.
Sonra Nilüfer seslendi benden yine Of Aman Aman.
Ve o Geceler dedi Nilüferden.
Biz konuştuk.
Biz resimlerle.
Biz mimiklerle.
Biz müziklerle.
Biz şiirlerle konuştuk.
Biz bir duyguyu sözle değil şarkılarla anlattık şiirlerle anlattık birbirimize.
Kim olduğunu bilmeden Ajda Pekkanın o albümünü dinlemeye başladım İstanbul otobüs yolculuğunda.
İlk Nasılsın İyi Misin dedim ona?
O da bir resim paylaştı.
Her sabah uyandığımda online mi diye bakardım.
Ve sonra saat dili girdi aramıza.
Algım o yöndeydi yani.
Belki bilinçli yaptı belki bilinçsiz.
Ama o dönem o bana çok iyi geldi.
Sahte olan hayatımın belki de en gerçek duygusu oydu.
Anladım….