Artık eskisi gibi değilim.
Büyüdüm.
“Eskisi” derken, sanki dün ile bugün arasına yılların yükünü, sessizliğini, fark edişini sığdırmış gibiyim.
Temizlikten kaçışımın, çamaşır asmaktan neden bu kadar nefret ettiğimin, ev işleriyle neden arama mesafe koyduğumun nedenini buldum.
Çocukluğumun loş sokaklarında, o evlerin pencerelerinde, o pencerelerden süzülen bakışlarda saklıymış.
Hiç arkadaşımın olmamasının, insanlara güvenemeyişimin izi, çocukluğumun taşlı yollarında yatıyormuş.
“Mahalle ne der?” diye sorulan her sorunun, üzerime yüklediği görünmez zincirlerle büyümüşüm.
Meğer geceleri uykusuz bırakıp içimi daraltan “atak” dediğim şey, geçmişin tozlu raflarında biriken, konuşulamayan, bastırılan korkuların yankısıymış.
Ama gitmeyeceğim buradan.
Mahallemi seviyorum.
Burası hâlâ benim evim.
Ve temizlik?
Artık ondan da korkmayacağım.
Ne cam silmekten, ne çamaşır asmaktan.
Çünkü artık biliyorum, o işler de geçmişin ağırlığıyla değil, bugünün hafifliğiyle yapılabilir.
Çocukluğumun her kirli mazisi, bugünümde karşıma çıkan insanlar…
Tanımadan güven duyduğum ya da tanıyıp asla güvenemediğim herkes, o eski hikâyelerin birer yankısı.
Elbette herkesi affedemem.
Belki önce kendimi affetmem gerekir.
Ama biliyorum ki, bu da bir zaman meselesi.
Artık çok net biliyorum:
Anne olmak da, baba olmak da, kardeş olmak da herkesin harcı değil.
Ve ben acı çekmiyorum artık.
Tam aksine…
Kendimi hafiflemiş, içimden taşan bir dinginlik ile dolu hissediyorum.
Köpek korkumun altındaki o küçük çocuk…
Umarım sen de bir yerlerde, o yaralı mazinin esiri olmaktan çıkmışsındır.
Çünkü ben artık ne köpekten korkmak istiyorum,
Ne de mahalle baskısından.
Şimdi sadece yapmak istediklerim ve yaptıklarım var.
Ve artık hiçbirini, ne hatalı ne hatasız, ne bilinçli ne bilinçsiz,
Hiçbirini bir korkunun gölgesinde yaşamak istemiyorum.
Çünkü güven — gerçek güven — kendime olan inancımı yeniden kazanmak için,
Belki tam da bu yüzleşmelerden geçmem gerekiyordu.