Özge Nazife Ceylan
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9
100

Tüylerimi diken diken eden bir hava var dışarda.

İçimdeki ürpertici şey korkudan değil o ürperti bir türlü kendimi yuvarladığım düşündüğüm o çukurdan çıkaramamaktan.

Yaprak dökümü gibi savrulan hayatımın izlerini gerçeklerle yüzleşirken görüyorum.

Hastayım. Üzülüyorum.

Bununla baş edecek tek güç ilaçlar olmamalı diyorum, başaramıyorum.

Zehirli değilim ki su içip temizleneyim.

Ya da kirli değilim ki arınayım.

Hep olmasını düşlediğim kadınım şuan aslında.

Hiç kimse görmese de ben kendimle gurur duyuyorum.

Evet.

Çünkü o kadar büyük bir mahremiyet duygusu kaplamış ki beni hastalığım da bile benimle.

İzlenilme ya da dinlenilme.

Bir gün güneş kalbime de doğacak.

Ve seslenecek o kadına.

Kendi dilinde.

Aç kendini.

Aç özünü.

Bırak geçmisini.

Gel benimle.

Yürü.

Koş.

Bırakma beni.

Ben devam edeceğim bu hastalık ya da aşk adı her neyse bitene kadar.

Aksi halde kalbime güneş doğmayacak.

Aksi halde anne olamayacağım.

Aksi halde baba olamayacak.

İki farklı kaderin benzer kurbanları olan o ve ben kalbimize doğacak güneşi bekliyoruz.

Onu bilerek yazıyorum.

İlk defa ben karşımdakini tanıyarak yazıyorum.

Ve kaderimi görerek.

Benim kaderim olacak olan o adam da en benim kadar çaresiz.

Biliyorum çünkü vaktinde çok kötülük etti.

Ama şuan onu hissediyorum, en derin hücrelerimde dahi hissettiğim pişmanlığı hiç bu kadar ilham vermemişti bana.

Belki aşkından daha çok besledi beni.

Belki kendine yeniden aşık etti.

Ve mecburum.

Mecburuz.

Bu şey ne ise onu yapmaya iyileşmek ve güneşimizin gelmesi adına mecburuz.

Bu şarkıyla seni öldürdüm.

Ama başka bir şarkıda yeniden doğuracak annen seni.

Ve hep olmasını istediğin dilediğin gibi olacak.

Ve sen bana geleceksin.

Doğdugun o gün cennetten bir parçası olan annenin kokusunu üzerine alıp bana geleceksin….

👁️ 4 Görüntüleme

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir