Annem bildiğim iki kadın henüz yeni topladığımız mutfakta.
Baharın gelişiyle gelen güneşin çapkın bakışlarını esirgemediği ya da gökyüzünde gidenlerin gülümsediği bir gün memleket özleri ve özümleri.
Bugün bu evde yaprak sarması yapılacak.
Dediğim gibi iki anne mutfakta.
Eşlik edeceğim ben de.
Çünkü biliyorum ki bizler bu toprakların kadınları hiçbir siyasi kimlik, kişisel özellik ayırmaksızın özümüzde var olan bir benlikle yaşıyoruz.
Ve bu benliğin adı sevgi.
Henüz göremediğimiz, gösteremediğimiz zamanlar olmuştur olabilir.
Ya da bu sevginin varlığını hiç görmemiş de olabiliriz.
Ama umut ettiğimiz sürece sevenlerimizle ya da ailelerimizle ya da yakın bilip tanıdığımız herkesle bizler varız.
Kiminiz bir sayı dilinde bir renkte yaşatır ailesini, sevdiklerini.
Kimi gerçek sevisini geçmişini çözüp etrafındakilere gösterebilir.
Bizler bu memleketin evlatları.
Bizler bu memleketin özü toprak olan özü ekmek olan insanları.
Bugün sizi çokça ihmal ettiğimiz farkına vardım.
Ama;
Türkülerle yaşıyorum sizi.
Türküler her sevdadan bahsettikçe biliyorum ki bu memleket insanı birbirine bağlı yaşayan kardeşleri ile bir bütün.
Biliyorum ki bir memleket kolay kurulmuyor memleketi asıl kurulmasına vesile olan o memleketin önderi ile beraber insanı.
Hem de geçmişten bu yana.
Öyle bir geçmişimiz var ki memleket özü ve özümü insan o dönemlerde dahi birbirimize sahip çıkmış, aşımızı, gurbetteki hasretimizi en çok toprak kokan yüreğimizi birbirimizle paylaşmışız.
Şimdi bakıyorum herkes kendi halinde ama ya özünde diyorum.
Yoldan geçen insanlar, araçlar, hayvanlar….
Her birimiz kendi hayat yolculuklarımızın izinde yürüyen ve bu yolu biliyorum ki en çok memleket derdi ve hasleti ile besleyen insanlarız.
Yaprak sarması pişecek bugün bu evde
Bugün üç kadın memleketin toprağa düşmüş tohumundan açan, Allah’ın can verdiği o yiyecekle rızıklanacak.
Ve en çok doyacak.
Doymasını paylaşmasını bilecek.
Biz çok şanslıyız memleket özü ve özümü.
Çünkü görüyorum ki ben bizim memleketimiz tarihin deftere değil toprağa yazıldığı ilk zamanlardan beri gerek hoşgörülü olabilmeyi gerek Mustafa Kemal Atatürk’ün hafızalarımızda yer ettiği barışçıl olmak erdemini yüreklerimizde özümüze işlemiş insanlarız.
Her birbirimizin geçmişi birbirinden yaralı ama bir o kadar kıymetli.
Görebildiğimiz ölçüdeki o geçmişle bizler birbirimizi yargılanmadığımız, şefkati esirgemediğimiz en çok saygıda kusursuz olduğumuz sürece epey yol alacağız.
Geçmişten bu yana hep aynı şekilde aldığımız gibi….
Elbetteki yaşam kolay olmayacak.
Halk olarak bizler çeşitli sınavlardan geçeceğiz.
Belki bizi yokluğuyla belki varlığıyla sınayan yöneticilerimiz olacak.
Her birimizin derdi o kadar basit ki aslında.
Dağılan bir ekonomiyi dağılan bir sistemi en çok da bence insan olmak yolunda dağılan benliklerimizi yeniden bulmak.
Bunu neden yazıyorum biliyor musunuz?
Çünkü dağınık vaziyette görülmüyor hiçbir şey.
Bırakın ülkenin toparlanması insanın evini toplamaya mecali bile kalmıyor.
O yüzden sizlere bir yazar olarak hep umut aşılamak istiyorum….
Çünkü kaybolan bir şey bulunmak için var olmuştur her zaman.
Ve bizler hem ülkenin geldiği bu kaderi ya da kendi kaderimizi değiştirmek adına kaybolanı kaybettiğimizi bulmak zorundayız.